AİLENİ VE KENDİNİ AFFET
- Öykü Ege
- 13 Ara 2023
- 2 dakikada okunur

Yarasız çocukluk yoktur derler. Hepimiz, bazen çok karşılanan ihtiyaçlarımızdan bazen de hiç karşılanmayan ihtiyaçlarımızdan dolayı yara almışızdır büyürken. İşin tuhaf yanı, genellikle bizleri yetiştiren ebeveynlerin tüm bunların asla farkında olmayışları olur çoğu zaman. Çünkü, kendilerine göre doğru olan veyahut gördükleri/bildikleri budur.
Seans sürecinde, şema terapi ile çalışırken bazı noktalarda, o küçük çocuklara erişebilmek adına bir 'imajinasyon' çalışması yapıyoruz. Nedir bu? diye soracak olursan, şimdi ve buradaki halimiz ile, o küçük kızın/erkeğin duygularını anlamlandırmak ve orada açılan yarayı onarmaya çalışmak diye özetleyebilirim. O çalışma esnasında, karşılanmayan bir ihtiyaca ait bir sahne canlandırıyor zihninde danışanım ve o sahnede bazen anneler, bazen babalar oluyor. Başlıyor küçük çocuk o zamanlarda hissettiği duyguları anlatmaya. Bana neden bunu yaptın anne? Veya beni neden koruyamadın baba? diyor. Sonrası ne diyecek olursan, ben aralarda 'X kişi seni duyuyorur mu?, 'X (anne/baba) kişi sana cevap veriyor mu?' gibi sorular yöneltirken, eğer danışanımda izin verirse, sahneye 'Ben X(danışan ismi)'in gelecekten gelen terapistiyim.' diyerek dahil oluyor ve başlıyorum ebeveynlerine, X'e o anlarda yaşattıklarınız, onda 'x,y,z' gibi sorunlara yol açtı. Bunların olacağını bilseydiniz, yine de böyle davranır mıydınız? minvalinde bir konuşma yapmaya. Çoğu zaman cevap 'hayır' olsada, kimi zaman da ebeveyn ne beni, ne de X'i duymayacak kadar, X'in zihninde dirençli bir kişi rolüne atfedilmiş oluyor.
Peki sonra ne oluyor diyeceksen, danışanlarım kısa vadede sarsıcı bir etki olduğunu söyleselerde, uzun vadede duygusal açıdan rahatladıklarını ve kendilerini eskiye nazaran daha iyi hissettiklerini söylüyorlar.
Bazen kendine kızıyor insan, ben neden sürekli aynı kişileri tercih ediyorum. Neden kendime bu haksızlığı yapıyorum diye. Sonra dönüyor ve geçmişe bakıyor, baktıkça onu yetiştiren ailesini suçluyor. Ve bazen de onu ne kadar görmediklerini, hiç anlamadıklarını hissediyor. Hissettikçe bunu öfkesi artıyor ama, öfkenin artması ne çare? Hala aynı yanlış kişilerle beraber olmaya, kendini onlar için feda etmeye ve onlar tarafından da sevilmemeye devam ediyor..
Bilmeni isterim ki; çocukken yanlış atılan temel inançlar yetişkinlik dönemi için öylesine olumsuz etkilerle var oluyor ki, işte yukarıda bahsi geçen süreçte tamamen bununla alakalı. 'Sevilmeye değer ve layık olmak.' diyoruz biz buna. Layık olmak ve kusurlu olmamak. Eğer değer ve layık olsaydı, belki de ailesi bunca zaman onu çok severdi değil mi? İşte bu öylesine hatalı gelişen bir inanç ki.. Ve öylesine üzerine çalışılması gereken bir düşünce ki. Bunun adına nice insanlar kendilerini feda ettiler, nice insanlar asla hayatında yeri olmayacak biri ile beraber yaşamaya devam ettiler.
Bilmeni isterim ki, hatalı /kusurlu olan ne sensin, ne de seni yetiştirenler. Hatalı olan tek şey, şimdi ve burada hala aynı inançlara inanarak, kendini feda etmen...
Comments